.

Uşak Tarihi 
Pers egemenliği MÖ. 334 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte Makedonyalı Büyük İskender’in Anadolu seferi sonucu bölge tüm Anadolu gibi Büyük İskender’in hakimiyetine girmiş, İskender’in ölümünden sonra ise bölge, Büyük İskender’in generallerinden Antigonos’un payına verilmiştir. Daha sonra bir süre Bergama krallığına bağlanan Uşak ve çevresi M.Ö. 189 yılında Roma hakimiyetine geçmiş, Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması neticesinde Doğu Roma sınırları içinde kalan Uşak, MS. 12. yüzyıla kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır.1071’den sonra yöre, zaman zaman Selçuklular ile Bizanslılar arasında el değiştirmiş, 1176 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ile Bizans İmparatoru Manuel Komnenos arasında yapılan Miryakefalon (Kumdanlı) Savaşı sonucunda Selçuklulara geçmiştir. Beylikler döneminde Germiyanoğulları’na tabi olan Uşak ve çevresi, 1391 de Yıldırım Bayezid’in Germiyanoğulları hakimiyetine son vermesi ile Osmanlılara dahil olmuş, Fetret Devrindebeylikler tekrar canlanmış, 1429 yılında Germiyanoğulları’nın son hükümdarı II. Yakup Bey’in vasiyeti ile Osmanlı Devletine kalmıştır. Uşak, Osmanlı hakimiyetine girdikten bir süre sonra yapılan idari taksimata göre Anadolu Eyaleti'ne bağlı Kütahya Sancağı'nın bir kazasıdır. 29 Ağustos 1920'de Yunan kuvvetlerince işgal edilen Uşak, işgalden 1 Eylül 1922 günü kurtuldu. Osmanlı devrinde Hüdavendigar Vilayetinin Kütahya Sancağına bağlı bir kaza olan Uşak, 20 Nisan 1924 tarihli 491 Sayılı Teşkilat-i Esasiye Kanunu ile yapılan idari düzenlemede yine Kütahya Vilayetinin bir kazası olarak kaldı. 9 Temmuz 1953 tarih ve 6129 Sayılı kanunla vilayet haline getirilen Uşak ilinin merkez ilçesi oldu.
 
1520 yılında 10 mahalle bulunan Uşak'ta 1570 tahririne göre 12 mahalle bulunmaktaydı. Bu mahalleler; "Aybeğ" ya da diğer adıyla Karaoğlu Ahmed, "Cami" sonrasında Cuma(günümüzde Küme), "Hacı Hasan" (günümüzde Ünalan), "Kassab Hasan", "Meşhed", "Süleyman Fakih" ya da diğer adıyla Derviş Mehmed, "Burhan Fakih" (günümüzde Özdemir), "Cedid", "Hacı Yayarlu", "Hacı Sıddık", "Memi Çelebi" ve "Hacı Hızır" dır. 1570 kayıtlarına göre bu mahallelerde toplam 493 hane yaşamaktaydı.
1676 tarihindeki avârız kayıtlarına göre kazadaki 9 mahallede, 383 nefer ve 72 askeri nüfus olmak üzere 455 hane bulunmaktadır. 16. yüzyılda gayrimüslim nüfusun yaşamadığı Uşak kasabasında, 1676 avarızına göre Rum ve Ermenilerden oluşan 10 gayrimüslim hane bulunmaktaydı. 1792-93 yıllarında yerleşim, Uşak Voyvodası Acemoğlu Seyyid Ahmed'in isyanına sahne oldu. 1795 yılında Acemoğlu'nun öldürülmesiyle Uşak'ta denetim sağlanabildi.
1844 temettuat tahririne göre yerleşimde; Aybeğ, Kamer, Cuma (Cami), Eslice, Sabah, Hacı Hızır, Karaağaç, Burhan Fakih, Müslüman ve gayrimüslim nüfusun yaşadığı Hacı Hasan mahalleleri olmak üzere 9 mahalle bulunmaktaydı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Hacı Muradoğlu adındaki bey isyan ederek Şah İshak kalesine çekilmiş ancak öldürülmesiyle isyan bastırılmıştır. 1894 yılında meydana gelen ve "Koca Yangın" olarak adlandırılan felakette Aybeğ mahallesi haricinde yerleşim tamamıyla yanmıştır. 1898 yılında Uşak'ı İzmir'e bağlayan demiryolu inşa edilmiştir.
29 Ağustos 1920 tarihinde Yunan kuvvetleri Uşak'ı ele geçirdi. Şehir, Kurtuluş Savaşı sonucunda 1 Eylül 1922'de Türk kuvvetlerince geri alındı. Cumhuriyet döneminde Kütahya'nın ilçesi olan şehir, 15 Temmuz 1953 tarihinde yeni kurulan Uşak ilinin merkez ilçesi olmuştur.
 
Evren Dede Söylencesi
Uşak'ta saz ve söz ustası birçok aşık yaşamıştır. Aşıklar halk arasında dilden dile yayılan söylencelere de konu olmuştur. Bunlardan biri Evren Dede söylencesidir. Anlatılanlara göre bir zamanlar Uşak'ın Banaz ilçesinin günümüzde Evren Dede koruluğu denilen bölgesinde, türküler çalıp söyleyen bir Türkmen koca yaşamaktadır. Ezgiler o kadar güzeldir ki; ezgiyi duyan sese doğru koşar ve Evren Dede susmadıkça da yanından ayrılamaz. Bir gün gelir ve artık koruluktan ses gelmez olur. Koruluğa gidenler ise, Evren Dede'den hiçbir iz bulamazlar. Ama Uşak'lılar onun sazından gelen nağmelerin koruluğa sindiğine ve hala rüzgâr estikçe onun sazının nağmelerinin duyulduğuna inanırlar. Ele geçen buluntular, Uşak ve çevresinin MÖ 4. binden itibaren iskan edildiğini gösterir.Kalkolitik çağ olarak adlandırılan bu devri takip eden Bronz çağında da bölgede yaşam devam etmiştir. MÖ 2. binde Anadolu'da ilk siyasi birliği kuran Hititler'in batısındaki Uşak, bu medeniyete sınır olmuştur. Afyon ve Kütahya illeri bu medeniyetin batıdaki son yerleşim alanlarıdır. MÖ 620 tarihindeki Kimmeri istilasından önce ve Hititler'den sonraki Frig medeniyetinin de batısında kalan bu bölge, aynı tarihlerde Lidya hakimiyetinde idi. Lidya Kralı Krezüsün, Pers İmparatoru Sirus'a yenilmesinden sonra Uşak bölgesi Pers hakimiyetine geçti. Büyük İskender'in Anadolu' ya geçerek Persler' i yenilgiye uğratmasıyla Uşak' ta Makedonya krallığı denetimine geçti. Daha sonra Bergama Krallığı topraklarına katılan yerleşim, MÖ 189'da konsül Gnaeus Manlius Vulso' nun Galatlar'a düzenlediği seferde Roma topraklarına katıldı. Roma İmparatorluğu' nun MS 395 yılında ikiye bölünmesiyle Uşak, Bizans egemenliğine girdi 1069/1070 yılında Emir Afşin komutasındaki orduların Üsküdar' a kadar olan akını sırasında Uşak'ta kısa süreli Selçuklu egemenliğine yaşandı. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra Türkler hızla Anadolu içlerine yayılmaya başladı. Uşak ve yöresi de Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından 1076'da Bizans'tan alındı. I. Haçlı Seferine kadar Uşak Selçuklu egemenliğinde kalmış, 1097 yılında meydana gelen Dorileon Muharebesi (1097) sonrasında Uşak ve yöresi 10̈98 yılında Bizans egemenliğine geçti. Haçlı seferlerinden sonra Konya'yı kendilerine merkez edinen Selçuklular yeniden toparlanmaya başladılar. 1182'de Uşak ve yöresini yeniden ele geçirdiler. Ancak bu sıralarda Selçuklular'ın taht kavgasıyla uğraşmasından yararlanan Bizans bölgeyi yeniden ele geçirdi. Uşak ve çevresi Selçuklu egemenliğini altına ancak I. Alaeddin Keykubad zamanında 1233'te girdi.
 
Germiyanoğulları Dönemi
GermiyanoğullarıUşak ve Kütahya illerinin tarihinde önemli bir paya sahiptir. Germiyanoğulları, III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Anadolu Selçuklu Devleti'nin batı sınırına yerleşmiştir. Germiyanoğulları, II. Gıyaseddin Mesud döneminde Anadolu Selçuklu Devleti ile mücadeleler girişmiş ve Selçuklu Devletinin parçalanmasıyla Uşak' ın da içinde olduğu geniş bir bölgeye egemenlik kurmuştur. 1390-1402 yılları arasında Osmanlı idaresinde bulunan Uşak, Ankara Savaşından sonra 1429 yılına kadar Germiyanoğulları beyliğinin yönetiminde bulundu. Germiyanoğlu II. Yakub Bey' in vasiyeti üzerine Uşak' la birlikte tüm beylik toprakları Osmanlı Devleti'ne katıldı.
 
Yunan işgalinden önce Uşak
İstanbul Hükümeti'nin tutumuna karşı Mustafa Kemal önderliğinde başlayan, Milli Kurtuluş Harekatı, yurdun dört köşesinden destekleniyor ve yer yer Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kuruluyordu. Uşak'ta da İbrahim Tahtakılıç başkanlığında Uşak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Yunanlar İzmir'e asker çıkarmışlar ve Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Bu sıralarda Uşak da hummalı bir faaliyet içindeydi. Halk, Uşak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni destekliyordu.Alaeddin Tiritoğlu, mahallen teşkil edilen ve kendisinin idare ettiği ufak bir milli kuvvetin kumandanı idi. Ayrıca 1920 yılında kurulan Uşak Hücum Taburundan başka, ihtiyat erlerinden 250-300 kişilik silahlı Uşak Milli Piyade Taburu kuruldu. Kısa bir süre sonra merkez, bucak ve köylerden dört bölüklü Uşak Süvari Alayı meydana getirildi. Bu sıralarda Uşak'ta bulunan Kuvâ-yi Milliye ve 23. Fırka (tümen) komutanı İzzettin Çalışlar, ilerleyen Yunan kuvvetlerine karşı koymak için İnay İstasyonu'na Uşak Hücum Taburu'ndan bir bölük göndermişti. Ayrıca cephe komutanlığı, Simav mıntıkasında toplanmış Yunanlar'a karşı taarruza geçen kuvvetlerin, Uşak'ta bulunan birliklerle ve Uşak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin yardımıyla desteklenmesini emretmişlerdi. Bu emir üzerine 23. Fırka Kumandanlığı, diğer kuvvetlerle birlikte, Jandarma Yüzbaşı İsmet İnönü kumandasındaki Uşak Hücum Taburu'nu Demirci'ye göndermişti. Çok az olan cephane ve bombalar da bu taburla birlikte yollanmıştı. Bu sebepten Uşak Cephesi zayıflamıştı. Fırkanın Uşak cephesinde kalan 68. ve 69. alayları, er, at, silah ve giyim itibarıyla zayıf idi. Elde güvenilecek ihtiyat kuvveti olarak yalnız Uşak Milli Piyade Taburu ile Uşak Milli Süvari Alayı kalmıştı.
 
Uşak'ın Yunanlar eline geçişi
27 Ağustos 1920 günü düşman kuvvetleri, Alaşehir'den seri bir hareketle Uşak istikametinde taarruza geçtiler. Uşak'taki 23. Tümen'in 1500 mevcudu vardı. Tümen, Uşak'ı örtmek ve müdafaa etmek için Sarayköy-Karakuyu-Karahasan köyleri hattında mevzilenmiş ve sol yanı ile Selikler köyüne kadar uzanmıştı. Kurban Bayramı izni yüzünden Uşak'ta mevcutları az olan Uşak Milli Piyade ve atlı bölükleri bırakılmıştı. Bunlar da Sarayköy üzerine ilerleyen Yunan kuvvetlerine karşı cephe almak üzere o istikamete kaydırılmışlardı. Yunanlar Sandıklı Köyü-Saray Köyü hattına yanaştı. Bu suretle Uşak muharebesi başladı. Yunanlar, Musa çetesinin kılavuzluğu ile gece karanlığında Sarayköy ve Külköy arasında bulunan yüksek kayalara çıkmaya muvaffak oldular. Daha o gün, Demirci muharebelerinden dönen 44 ve 108 mevcutlu iki tabur ile Uşak'ta bulunan bir hücum bölüğünün geceleyin Yunanlara karşı yaptıkları taarruzla, bu tepeleri ele geçirmek mümkün olmadı. 28 Ağustos sabahı muharebe, düşmanın üstünlüğü ile devam etti. Düşman en az 12000 piyade ve kuvvetli topçu ve süvari birlikleri ile taarruzun ağırlığını Karakuyu ile Külköy arasında bulunduruyordu. Yunanlar yerli halkın direnmesine rağmen 29 Ağustos 1920 tarihinde Uşak'ı işgal ettiler.
 
Yunan başkomutanı Trikopis'in esir alınışı
Uşak için gurur kaynağı olan konulardan biri de Yunan başkomutanı Trikopis' in, Eylül 1922'de Atatürk'ün komutasında bulunan Kafkas Tümen Komutanı Halit Bey tarafından Uşak'ta yakalanmasıdır. 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nde bozguna uğrayan Yunan Ordusu'nun büyük bir kısmı, Dumlu, Büyükoturak, Banaz, Kızılhisar ve Kapaklar üzerinden Uşak'a doğru çekilirken Yunan orduları başkomutanı General Trikopis'in de içinde bulunduğu büyük bir birlik, Comburt Ovası'nı geçerek 2 Eylül 1922 günü Aşağıkaracahisar köyüne gelmişti. Aynı gün 5. Kafkas Tümeni'ne mensup birlikler, muhtelif savaşlar vererek ve Elma Dağı'nın güneydoğusunda bulunan Göğem Köyü'nün doğu yakasına yaklaştığında, Karacahisar ve Çamyuva (Mıngırap) köylerinin yanmakta olduğu haberini almışlardı. Bir müddet sonra küçük rütbeli bir Yunan subayı, tümen kumandanının yanına gelerek General Trikopis'in teslim olmaya karar verdiğini söyledi. 5. Kafkas Fırkası Kumandanı Halit Bey, Liva Komutanı Hopalı Ali Rıza Bey'e Yunan subayının getirdiği haberi bildirdi ve gidip Yunanlar'ı teslim almasını emretti. 2 Eylül 1922 gecesi saat 22:30 sıralarında Süvari Bölüğü Komutanı Sivaslı Yüzbaşı Ahmed Bey, esir generaller ile maiyetlerini Bölmeli Tepe'deki (Çakmaklı Tepe) 5. Kafkas Fırkası Komutanı Albay Dadaylı Halit Bey'in (Halit Akmansü) yanına getirdi. Yunan komutanının Uşak’ta Atatürk'ün huzuruna çıkarıldığı ev şu an müze olarak ziyarete açıktır.
 
Uşak'ın il oluşu
15 Temmuz 1953 tarihine kadar Kütahya'nın ilçesi olan Uşak, kendisine bağlı Sivaslı, Ulubey, Banaz ve Karahallı bucaklarının ilçe haline getirildiği düzenlemeyle il olmuştur. Aynı tarihe kadar Manisa'nın ilçesi olan Eşme ilçesi de (Güre, Sirge ve İnay bucaklarıyla birlikte), Uşak'a bağlanmıştır. Bu yıldan sonra Kütahya ili Gediz ilçesinden 13 köy ve Altıntaş ilçesinden 3 köy; Manisa ili Selendi ilçesinden 1 köy ve Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinden 1 köy Uşak'a bağlanmıştır.
  
Uşak hakkında yazılanlar
Uşak'ta Lidya, Frigya, Hellen, Roma, Selçuklu ve Osmanlı gibi birçok uygarlığın izleri görülebilmektedir. Uşak'la ilgili geçmişe ait bilgilerden birini, ünlü gezgin Katip Çelebi, Cihannüma isimli eserinde verir: Uşak, Kütahya’dan batıya bir merhale Murat Dağı yakınında, bir dere içinde kaleli bir kasaba, 150 adet köyü bulunan mamur bir kazadır. Kasabası geniş bir ovanın doğusuna düşüp köyleri o ovada bulunmaktadır. Seccade ve halısı meşhurdur. Bir diğer gezgin Evliya Çelebi ise Uşak halısı hakkında bilgiler verir. Seyahatname'de, Uşak halısının çok kıymetli olduğu ve değişik bölgelere ihraç edildiği yazılıdır. Evliya Çelebi Uşak'ta Rum ve Ermeniler'in kalabalık bir nüfusa sahip olduğundan da bahseder. Tarih boyunca Uşak'ta Türklerle birlikte Rum ve Ermeniler dostluk içinde yaşamışlar. Wilhelm Von Bode ve Ernest Kühnej adlı iki Alman araştırmacı Uşak halıcılığına dair yaptıkları ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde birkaç basımı yapılan eserde; gerek Hollanda ve gerek Birleşik Krallık'taki yüksek sınıfa mensup ailelerin evlerinde 18. yüzyıldan kalma Uşak halılarının bütün odaları kaplamakta olduğundan bahsederler. Bugün de Berlin Bergama Müzesi'nde sergilenmekte olan 15. yüzyıla ait madalyon tipli büyük halı Uşak halılarının o dönemdeki değerine bir örnek teşkil eder.